21 Ekim 2022 Cuma

Salomon Cappadocia Medium Trail - 63k


Sene başında çok pahalı bulduğum, bu yüzden yarış takvimime almadığım bir yarıştı. Kyzikos'tan sonra maratona hazırlanacak, seneyi İda ya da Antalya ultrada kapatacaktım. Sonra işler değişti. Yarışın şirketin bütçesine girmesi tüm planlarımı değiştirmiş oldu. 

Değişen plan ve sıkışan takvimden ötürü, 2023 senesinde kalan tüm yarışlarda tek hedefim var: sağlıkla bitirmek. O yüzden bu yarışın yarış kısmı'nı size tek olayla özetleyebilirim: 2000 senesi, Galatasaray-Sturm Graz maçı, son 4 dakika. Hedef 63 km boyunca top döndürmek.

Yarıştan bir ay önce, kendi gelişimim için hız antrenmanlarına ve kilo kaybına  özel çalışmalarım oldu. Bunun sonucu olarak da sağ baldırımda gerçekten acı veren bir zedelenmeye sahip oldum. Bu yüzden, uzun koşularımı çok zorlamadığım ve baldırımı iyileştirmeye odaklandığım bir hazırlık dönemi oldu.

Bu blogu, genelde yarışa hazırlanan insanlara sonraki senelerde yardımcı olsun hissiyatıyla yazıyorum. O yüzden kişisel kısımlar üzerinde fazla durmadan, haydi başlayalım...

Yarış sabahı taksi bulmakta biraz zorlansak da, Seyran ağabeyle birlikte bir şekilde start alanına ulaşıyoruz ve sorunsuz bir şekilde emanetlerimizi veriyoruz. Aslında yarışa yağmurlukla başlama planım vardı. Fakat starta az zaman kala yağmurluktan vazgeçiyorum. Soğuğa karşı aldığım tek önlem olan eldiven, Uçhisar'da çıkarana kadar beni çok konforlu hissettirdi. Vadiler özellikle fazla soğuk oluyor. Aman dikkat!

Startta kafamın şişeceğini düşünerek kendimi stres altına almıştım; fakat sunucular hiç de öyle abartmadan yarışı başlattılar. 5,4,3,2 ve 1. 

Yarış taşlı bir yolda ve hatırı sayılır bir yükselişle başlıyor. Hemen tali yola ve oradan da single tracklere geçiş olacağı için burada stratejik kararlarla başlamak gerekiyor. Ben single trackteki beklemenin beni yarışın sonuna daha güçlü götüreceğini düşünerek kendi tempomda başlama kararı aldım. Bu yarıştaki mantram ise; "acaba kendimi yoruyor muyum diye düşünüyorsan kendini yoruyorsundur, frene bas" oldu. Ne zaman bu hissiyatı hissetsem frenledim kendimi.

Bir önceki paragrafta söylediğim gibi single trackler başlıyor, sağ tarafımızda balonlar havada. Çok daha güzel hayal etmiştim bu manzarayı ama balonlar çok havada :) Bu sırada ensemde yoğun ve hışırtılı sesler işitiyorum ara sıra, hemen yol veriyorum. Büyük bir kalabalıkla birlikte koşuyoruz toprak ve yer yer sert bir zemin üzerinde.

İlk sektörde inişten daha çok çıkışlar var. Zaten irtifanın çoğunu burada kazanıyorsunuz. İrtifa demişken, Uçhisar çıkışı ve Akdağ çıkışı ve küçük birkaç nokta dışında öyle aman Allah bir eğim yok. Dolayısıyla, eğimden dolayı bir yorulma yaşayacağınızı pek düşünmüyorum. Fakat, yarışın asıl tehlikesi, başından sonuna kadar zeminin verdiği yorgunluk.

Çok güzel vadilerden geçiyoruz, oldukça kalabalık ve dolayısıyla yer yer kilitlenmeler yaşıyoruz orta sıralarda. Sorun yok. Bunlar hep yarışın sonunu güçlü kılacak detaylar. Hafif yokuşun sonuna ve ilk CPye ulaşıyorum. Daha durmak için çok ama çok erken. İkinci flaskimi dolduruyorum sadece. Neden? Çünkü yarış sabahı sadece bir tane flaskimi dolduracak suyum vardı. Organizasyonun start alanına getirdiği sudan istediğimde ise, suyun sayılı olduğunu ve veremeyeceklerini söylediler. O yüzden tek flaskim dolu başladım yarışa. Ya hiç su getirmeseydim? O zaman su sayılı olduğu için susuz başlayacaktım. Saçma değil mi?

İlk CP'de Aykut Çelikbaş'ı görüyorum. Ona selam verip zamanımı kaybetmeden hemen yola koyuluyorum. CPden sonraki ilk çıkış haritada kendini belli etmiyor ama toprağın yumuşaklığından dolayı biraz yıpratıcı. Pace düştükçe yürümeye veriyorum kendimi ve sonunda çok güzel bir manzaraya ulaşıyoruz. Manzaranın güzelliğini, formasının arkasında YENER yazan bir yarışmacının yaptığı kestirme bozuyor. Biz tepki verdiğimizde ise, hepimizi bekleyeceğini söylüyor. Uzun uzun yaptığı açıklamanın ve telafi yönteminin mantıksız olduğunu anlatabilirim ama sizin zekanıza hakaret olacağını düşündüğüm için bu kısmı es geçiyorum. 

Aşıklar tepesinden sonra çok da keyifli olmayan bir iniş başlıyor. Kendime dikkat edip fazla hızlanmasam da bu inişte çok kişiyi geçiyorum. Ardından herkesin zorlandığını belirttiği Uçhisar çıkışı başlıyor. Bu ve bunun gibi yarışın zorlayıcı çıkışları benim için çok büyük avantaj oldu. Hem sene boyunca yaptığım irtifa kazanım antrenmanlarının hem de son iki aydır hakkını verdiğim deadliftlerin kaçınılmaz sonucu olarak yürüyerek ama çok iyi tempoda çıktım yokuşları. Yarışta en çok geçiş yaptığım yerler de sert yokuş tırmanışları oldu.

Uçhisar CPye vardığımda CPde hayli bir zaman geçiriyorum. İçecek olarak sadece su ve soda tüketiyorum. Yanında kraker ve peynir. Fakat asıl zamanımı alan şey, ayakkabıma ayar vermek oluyor. sıkı olsun ama ayağımı acıtmasın ayarına getirmem biraz uzun sürüyor. Bu sırada çok geçiliyorum.

Göreme'ye doğru uzunca bir iniş var. Haritaya bakıp buraları hızlı tempoda ineceğinizi düşünüyorsanız, büyük ihtimalle yanılıyorsunuz. Çok güzel yerlerden ama çok teknik bir iniş yapmanız gerekiyor. Şahsi düşüncem buraları yavaş inmenin de sizi zorlayacağı yönünde. Yani ne hızlı ne yavaş ama güzel bir tempoda bir iniş olması gerekiyor. Ben istemsizce öyle yaptım.

Ardından Göreme'ye yaklaşıyoruz. Yarışın başından beri ilk kez sıcak ortaya çıkıyor. Çıkışa başlıyoruz. Yarışmacıları geçmeye başlıyorum ama iyi hissetmiyorum. Sıcaklardan çok korkuyorum ve yine başıma aynı durum gelmek üzere. Çok tedirgin bir şekilde Göreme'ye varıyorum. CPye 50-100 metre kala arası çocuklarla el çakmalar ve insanların destekleri biraz olsun içimi aydınlatıyor.

CPde biraz uzun duruyorum. Bu sefer tamamen yemek yemekten. Muz, mandalina, kraker ve peynir. Son iki muzu elime alıp yürümeye başlıyorum. Çok yedim, biraz oturması lazım. Hemen çıkışta yoldan geçmemiz gerekiyor ve Jandarma arabaları durduruyor bizim güvenliğimiz için. Ben yürüyerek geçerken arabadan sanırım cinsi montofon olan bir sürücü "yürüme (bip) koş lan seni mi bekleyeceğiz" diyor. Kan beynime sıçrıyor. Jandarma araya giriyor. Adam beni yabancı sandığını söyleyerek özür diliyor. Özrü kabahatinden beter.

Karşıya geçiyorum  ve koşmaya başlıyorum; ama hala içim rahat değil, geri dönüp adama haddini bildirme konusunda tereddütlüyüm. İşte bu sırada sağa dönmem gereken bir sapağı kaçırıyorum. Peşime de 4 kişiyi takıyorum. Onlar fark ediyor. Geri dönüp tekrar yola giriyoruz. Neyse ki çok uzaklaşmamışız. 

Tarlaların arasında sert bir çıkış var, hala iyi hissetmiyorum ve hızlanamıyorum. Duruşumu ve adımlarımı düzeltmeye odaklanıyorum. İnanılmaz ama çıkış bittiğinde sıcaklıkta değişiklik olmamasına rağmen çok rahat koşmaya başlıyorum ve yarışın sonuna kadar böyle devam ediyor. Bu arada yine bir arkadaş daha tarlaların arasında kısa yol bulup bizi geçiyor. Emniyet şeridini kullanmanın akıllılık sayıldığı ülkede bunlar çok normal. Yarış boyunca 5 kez kestirmeci gördüm ve hepsi Türktü. Bu size normal gelebilir ama yarışta yabancı oranı oldukça yüksek. O kadar çok yabancıyla karşılaştım ki, ilk tercih olarak hep İngilizce konuştum yarış boyunca.(Türkçe konuşup anlaşılmamalarımın bir sonucu olarak)

Sonra yine bir vadiye varıyoruz. Burada bazı insanlar çok da güçlü görüntü vererek hızlı bir şekilde beni geçtiler. Yani farklı insanlar, büyük ihtimalle birbirinden habersiz bir şekilde vites arttırmak için göreme sonrası ilk inişi seçmişlerdi. Gördüğüm kadarıyla başarılı olmuşlar. Not olarak düşmek istedim. Belki ileride kullanırsınız.

Sonra Göreme'de çok güzel coğrafyalarda çok güzel bir gezi başlıyor. Kızıl vadinin sonuna kadar olan bu kısım yarışın en göze hitap eden kısmı. 38lerle ayrıldığımız kısma gelmek üzereyken 38in birincisi Mestan geçiyor yanımızdan. Rumen bir yarışmacıyı sola çekip vatani görevimi yerine getiriyorum. Gerçekten çok ayrı seviyede koşuyor.

Sonra kızılvadiye giriyoruz. Hava iyice sıcaklaşıyor ama yarışta koşmaktan en keyif aldığım yerdeyim. Totalde daha çok iniş yapıyoruz. Ama çok tatlı in-çık şeklinde gidiyoruz. Çavuşin'e yaklaştığımıza üzülüyorum. Vadi bitiyor ve Çavuşin'e giriş yapıyoruz. 47 km bitmiş durumda. Akdağ çıkışından haberdarım ama yarışı güçlü bitireceğimden artık çok eminim. Bu yüzden, keyfim de çok yerinde.

Çavuşin'de öğle arası veriyorum kendime. 18 dakika CP'de beklemişim. Yedim, içtim, yanıma da yolluk aldım. Akdağ tırmanışım bu şekilde başladı. Tırmanış yarış için dik ama aslında normal bir tırmanış. Sırf bu tırmanış için yanıma baton almayı düşünüyordum. İyi ki almamışım. Uzun bir tırmanış olacağını düşünerek kulaklıklarımı taktım. Ayarı kaçan önerilerden bir şarkı henüz bitmiş, ikinci şarkı başlamıştı ki ilk tırmanış da sona erdi.

Yukarıda zemin ilk kez taşlık ve sert. Koşarak ve yer yer yürüyerek bir yan geçiş yaptıktan sonra bir tırmanış daha başlıyor ve sonrasında çok güzel koşturan bir iniş başlıyor. Güzel bir tempoyla son CPye ulaşıyorum. 8 saatte bitiremeyeceğim kesin. Burada ilk kez su/soda dışında bir şey içiyorum. Bence redbullun kolası çok güzelmiş(burada reklam yoktur).

Son bir çıkışın olduğunu yarışın başından beri biliyorum. O yüzden inerken hala temkinliyim. Yarışın en keyifsiz yerinde uzun bir çıkış başlıyor. Burada finişe geldiğimde üç mü yoksa iki bira mı içeceğimin pazarlığını yapıyorum kendimle. Bu arada hemen öncesinde 38lerle kesişiyoruz tekrardan. Yol da kalabalıklaşınca tırmanış daha bir keyifli oluyor.

Yoldan karşıya geçiyoruz ve son kez inişe geçiyorum. Bacaklarım beklediğimden de güçlü. İnsanların alkışlarıyla iyice gaza geliyorum ve bastıkça basıyorum. Ve finiş. Önceden belirlediğim gibi çok az tavuk yedikten sonra hemen buz gibi iki bira alıyorum. Sonuçtan memnunum. Güçlü bitirme hedefim o kadar iyi gitti ki, ertesi gün Erciyes'te tırmanış yapmayı gözüm kesiyor ve yapıyorum.

Finisher softsheli ve yarış tshirtü hakkında eleştiriler var ama bence gayet kaliteliler. CPler mükemmeldi. Bu yarışta yabancı sporcuların bize göre genel manada çok daha iyi olduğunun farkına vardım diyebilirim. Yarışmacı kalitesinden ötürü, rekabet isteyenlerin kendini test edebileceği bir yer Kapadokya.

Sezonu sağlıkla kapattım sayılır. Çok mutluyum. Sağlıkla ve sporla kalın.


Kutupayısı Sapanca Ultra - SMT 40k

 Geçtiğimiz sene ilk kez katıldığım Sapanca Ultra'ya bu sene katılırken, kendimi aynı yarışta sınayabileceğim bir yarış olması, İstanbul...