26 Temmuz 2022 Salı

Uludağ Premium Advanced Trail 2022-66k



 Bir bahane olarak değil de yarış sırasındaki haleti ruhiyemi anlatmak için hemen kısa bir yarış öncesi ile başlayayım. Senenin başından kendime hedef yarış olarak belirlemiştim bu yarışı. Hedefimi de 10 saatte bitirmek olarak belirlemiştim. Nisan ayında Alanya ultradan sonra başladığım çok güzel bir km artışı sonucunda, Haziran ayında 360 km ve 7800 metre irtifa rakamlarına ulaşmış durumdaydım. Temmuzun ilk haftası haftalık kilometremi düşürecek ama son bir uzun yapacaktım. Derken bu aralar çok sık duyduğumuz covid vakalarından biri haline geldim ve yarışa kadar pek antrenman yapamadan, yarışa katıldım. Şunu da belirtmeliyim ki hedefime Covid olmasaymışım da ulaşamazmışım gibi geliyor. Çok daha sıkı çalışarak seneye yine  hedefime koşmayı istiyorum.

Covid ilk başta canımı çok sıktı ama yarışa katılma kararımı etkilemedi. Hedefim sağlıklı bitirmekti artık.

16 km parkuruna yazılan eşim, işinden dolayı katılmaktan vazgeçmişti. Son anda tekrar katılabilme ihtimali doğunca, insan üstü bir çabayla sağlık raporunu son dakikada çıkardıktan sonra Bursa'ya yola koyulduk. Yolda Osmangazi Köprüsünün oradaki tesislerde durduk ve pilav üstü döner sipariş ettik. ardından yola devam ettik ve tam gecenin ortasında milli parka ulaşmıştık. Çadırı kurup uyumaya çalışmaya başladığımızda ise saatler 1i gösteriyordu. 4.30a alarmı kurup uyudum. Derken 3.30 gibi pilav üstünden kaynaklandığını düşündüğüm bir midesel sıkıntı başladı. Mecbur uyandım ve saat 5e kadar iyileşmeye çalıştım. 

5te geç kit dağıtımı vardı. Alanda ise feci bir rüzgar. Yağmurluğu hiç kullanmayacağımı düşünürken hızlıca çantadan çıkarıp giymek durumunda kaldım. Çok hızlı bir şekilde çantam verildi. Yarış sonrası almak üzere posetimi hazırladım. Teleferik tesislerinin içinde(rüzgardan korunmak için) beklemeye başladım. Burada Selim Abi'yle tanıştım ve sohbet ettim. Starta on dakika kala ben de orta sıralarda yerimi aldım ve beklemeye başladım.

Yarış feci bir rüzgarla başladı. Ağır ağır önce asfaltta, ardından ormanda yükselmeye başladık. Yarış boyunca bir yokuş uzunsa hemen batonumu açtım. Burada da asfalttan çıkıp inişe geçene kadar batonum açık ilerledim.

Sonra yarışın en hızlı kısmı başlıyor. Çok uzun ve çok keyifli bir aşağı iniş. Teknik de bir iniş olduğundan, kalp ritmimi ve quadları koruyarak aşağı inerken birçok kişiyi geride bırakıyorum. Burada geriye doğru yaslanmak çok tehlikeli, ayakkabıya güvenerek, sürekli sağlam basacak yerlere bakmak gerekiyor. Tabii bunun dezavantajı olarak iniş boyunca sizi avlamaya çalışan dallara yakalanabiliyorsunuz. Bir dala çarpıyorum, 2-3 km dal kafasıyla koşarken Guiseppe ile denk geliyorum. Kendisi 100 koşuyor ama benim 66 km koşum onun yanında zorlanıyor. Yaklaşık 15-32 km arasını birlikte koşuyoruz. İlerisi için Transylvania 100 ya da 80 için ilhamımı yaptığımız konuşmalar sonucu alıyorum.

Tam 2.cpye gelmeden önce videolarda bol bol gördüğünüz Bursa manzaralı kaldırımlı bir yol var. Çok sıkışmış bir durumdayım, Giu ya mola vereceğimi söylüyorum ve hayatımın en iyi manzaralı tuvalet molalarından birini veriyorum. Çok kısa bir süre içerisinde kontrol noktasına ulaşıyorum. Burada yine kaldırım yolları içinde yolumuza devam edip ardından ormanın içine giriyoruz. Ormanda iyi ilerliyorum; fakat hem hissiyat olarak, hem de saatimde kalp ritmimin önleyemediğim bir şekilde 160lara vardığını görüyorum. Malesef yürüyüşlerde de 145-150ler görünüyor ve bir türlü inmiyor. Aşağıya indikçe sıcaklığın artışı da cabası. Yokuş çıktıkça insanlara yetişip, inişlerde ve düzlüklerde seri bir şekilde geçilmeye başlıyorum. Bu ana kadar, sağlıklı bitirme amacımın arkasında hep bir ama vardı. Ama iyi hissedersem... Artık bitirme hedefine tutunmaktan başka bir çarem kalmamıştı. Ayaklar yorulmuş, sıcakla mücadele etmek zorlaşmış, dahası dilim damağıma yapışmış durumdaydı.

Yarışın Cumalıkızık ve Saitabat arası bence yarışın en sıkıcı kısmı diyebilirim. Köylerin içinden geçiş, ağaçların seyrekleşmesinden ve rakımın düşüşünden dolayı sıcaklığın yakıcılığının iyice kendini hissettirmesi derken gerçekten keyif baya düşüyor. Arada adeta çölde bir vaha gibi olan derekenarı Saitabat şelalesi çıkışı var. Çok zor bir çıkış gerçekten. Fakat serinlemek için kendinizi dereye atabilmeniz çıkışı katlanır kıldığı gibi yenilenmenizi de sağlıyor. Şelale de gayet güzel. Bir de ileride turistik şelale var örneğin. İnsan eli çok dokununca doğal güzellik o kadar da etkileyici olmuyor. Neyse yarışa dönelim.

Şelale çıkışından sonra iniş ve ardından turistik şelale çıkışı var. Bu sırada konuştuğum herkes şelale çıkışının en zor çıkış olduğunu ve bundan sonraki çıkışların kolay geçeceğini söylüyorlar. Zamanı gelince çıkışları anlatacağım ama bu açıklama bir nebze doğru ama genel olarak yanlış diyebilirim :)

O son inişi yaptıktan sonra Saitabat kontrol noktasına kadar bir çıkış başlıyor. Yolda Saitabatta çorba olduğu haberini alıyorum. Kendimi çorba için motive ediyorum. Bir iniş başlıyor, rahat rahat koşuyorum. Uzun bir mola vermek üzere kontrol noktasında oturuyorum. Çorba, çay, bol bol sıvı(aşağı yukarı 2500 metrelik bir tırmanışa başlamak üzereyiz) tükettikten sonra telefonla eşimi arıyorum. 24 km olduğunu ama 6 saat gibi bir zamanda gelebileceğimi söylüyorum. Ve 100km yarışmacılarıyla ayrılıp çıkışımıza başlıyoruz.

Çıkıyor olmak psikolojimi iyi yönde etkiliyor. Öncelikle düzde olduğu kadar yavaş değilim. İkinci olarak kendimi motive etmek için çok önemli bir nedenim var: yükseldikçe hava soğuyacak!

Gerçekten de yükseldikçe gölgeler serinlemeye başlıyor. Suyu hiçbir zaman bir cpden diğerine idare ettiremiyorum. Fakat Uludağ'da olmanın en güzel yanı, yol boyunca her yerde sular fışkırıyor ve yükseldikçe sular soğumaya devam ediyor.

İlk çıkış tali yol şeklinde ve çok uzun bir çıkış. Burada Pavel ile bir süre ilerliyoruz. Fakat benim o güzel kalbim Pavel'in temposuna da dayanamıyor ve mola vereceğimi söyleyerek kendisiyle ayrılıyoruz. Vikinglerin Valhalla şarkılarını açıyorum ve playlist bitene kadar gırtlak söyleyişleriyle moralimi bozmadan ve ilginç bir şekilde ona yakın kişiyi geçerek çıkıyorum. 

Kirazlıyayla ile Çarşak arasına ekstra bir CP eklenmişti. iyi ki eklenmiş. Yoksa gerçekten su büyük bir problem olacakmış. Hemen bu cpnin ardından orman yok olmaya, hava soğumaya başlıyor. Rüzgar kendini yavaştan hissettiriyor. Ve çarşak çıkışı...

Yarış videolarının ve raporlarının hepsini hatmetmiş bir şekilde yarışa gelmiştim. Beni çarpan ve beklemediğim kısım işte bu noktadan sonra başlıyor. Siz de benim gibi çarpılmak istemiyorsanız şunu söyleyebilirim: yarış 50.kmde başlıyor.

Etrafınız ağaç yönünden kelleşmeye başladığında koşabileceğiniz bir düzlük var. Orayı koşarak geçmeniz lazım(ben koşamadım), çünkü sonra Karlı tepenin oradan sola dönüp asıl çıkışa başladıktan sonra 2 adet daha koşabileceğiniz yer kalıyor. Bu koşulabilir alanın manzarası ise şahane. ben yarıştaki durumumdan dolayı dayanamayıp fotoğraf molası veriyorum. Geçilmeyle alakalı bir problemim de yok zaten. Kendimle bir barış içerisindeyim. Sonra Çarşak'a tırmanış başlıyor. Her tepe size son tepe gibi geliyor ama önden gidenleri gördüğünüz zaman yuh !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!(küfür sansürü) oraya nasıl çıkacağız biz diye söylenmeye başlıyorsunuz. Tam gücümden şüphe duymaya ve Çarşak'a ulaşamayacağıma inanmaya başladığımda önümüzdeki CPde karpuz olduğu duyumunu alıyorum. Bu beni motive ediyor. Çarşak'ta uzun bir mola veriyorum. Nescafe Gold, karpuz, haşlanmış patates. Sonunda özel olarak değineceğim ama bu CP için yorum yapmazsam olmaz: Dağın tepesine karpuz getirmiş adamlar. İnanılmaz!Tabii uzun uzun cpde kalınca onlarca kişiye geçiliyorum. 

İyi ki dinlenmişim. Sonrasında çok zorlu, düz zemine basmayı size özletecek çoook dik bir tırmanış başlıyor. Ta ki zirveye kadar. Burada psikolojinizi sağlam, enerjinizi battery saving modda tutmalısınız. Gerçekten bitmiyor:)

Sonrası düzlük deniyordu yarış öncesinde fakat kayaların üstünde koşmaya çalıştığınız, yer yer başardığınız bir kısım başlıyor aslında. Burada rüzgar ve soğuk feci. Birkaç saat önce sıcaktan yandığımı hatırlayamıyorum bile. Üstümü giyiniyorum. İniş başlıyor diyorlar, seviniyorum. Son 6-7 km diyorlar daha da seviniyorum.

Volfram inişi tehlikeli ve dikkatli olunması gereken bir iniş. Ben açıkçası çok sevdim. Sadece iniş olunca koşabileceğimi düşünüyordum. Koşulmuyormuş.

Sonra bir düzlük başlıyor. burada koş yürü yapıyorum. Amacım son düzlükte koşmak.  Çünkü pozculuk.

Bir iniş daha başlıyor. burası yer yer koşulur. Ama ne gerek var ki. Son düzlüğe kadar bacakları zorlamamaya devam.

Aşağı iniyorum, yağmurluğu çıkarıyorum. Eşimi arıyorum finishe gelmek üzereyim diye. Tek hayalim finishte onunla buluşup biramı içmek. Bu sırada arkadan birisi yetişiyor. Geçerken yüzüme garip garip bakarak bravo hocam diyor. Eyvallah diyorum. Sonra sürekli beni kontrol ederek ben hızlanınca koşuyor, ben yavaşlayınca bana bakmaya devam ediyor. Bu durum beni biraz sinir ediyor. Bu sıralamalarda ne gerek var ki buna? Ben yarışı 76. bitirdim. Bulunduğum sıralamada benim gibi bir yarış geçiren birisine denk gelme olasılığımı da düşük gördüğüm için kendimi zorlamadan cevabımı vermek istiyorum. Ben onun hızının hep bir tık üstünü yapıyorum, o da sürekli hızını arttırıyor, en son böyle olmayacağına karar verip finishe 200 metre kala depara kalkıyorum, arkama bakıyorum ki çok uzakta kalmış, rahat rahat finishe geliyorum ama finishe tersten girmişim.  Keşke bir işaretleme olsaymış :)

Ve beklediğimin çok üstü bir sürede 12 saat 41 dakikada yarışı bitiriyorum.

Bence yarış ve manzaralar harika. Arama kurtarma ekiplerinin ve organizasyonun  emeği takdire şayan. Uludağ yakın olduğu için herkese basit geliyor ama burası bir dağ ve burada insanlar ölüyor. Böylesine riskli bir ortamda güvenlik çok önemli ve bu konuda organizasyon benden 10 üzerinden 100 alıyor. Yolda bazı yarışmacılar CPlerin eksik olduğunu söyledi ama ben öyle düşünmüyorum. Belki, sponsorluktan dolayı olduğunu biliyorum ama, kola olmasını isteyebilirdim. Gerek yarışmacılar gerek çalışanlar herkes harikaydı ve umarım bu yarış organizatörlerin istediği gibi uluslararası takvimlere giren bir yarış halini alır. Seneye muhtemelen yine aynı parkurda görüşmek üzere.

1 yorum:

  1. Gene güzel anıların yer alacağı hafızanda tutacağın bir parkur olmuş Selahattin tebrikler ve nicelerine inşallah

    YanıtlaSil

Kutupayısı Sapanca Ultra - SMT 40k

 Geçtiğimiz sene ilk kez katıldığım Sapanca Ultra'ya bu sene katılırken, kendimi aynı yarışta sınayabileceğim bir yarış olması, İstanbul...