15 Eylül 2022 Perşembe

Kyzikos Ultra 60K


Çoğunuza göre yarış tecrübem çok azdır. Bu konuda en az konuşma hakkı olan kişi olabilirim. Fakat yarış raporundan önce şunu belirtmem lazım. Bu yarışın konsepti diğer yarışlardan çok farklı. Kendinizi en sevdiğiniz yakın akrabanızı ziyaret ediyormuşsunuz gibi hissettiren bir organizasyondan bahsediyorum. Üç gün boyunca siz de bir BANDAK üyesi oluyorsunuz. Kesinlikle görmelisiniz.

Şimdi başlayalım...

Akşam 11 gibi Erdek'e varıyoruz. Eşimle çadır kampı yapmak istemiştik. Hava güzeldi. Çadırımız ve yatak kadar rahat matlarımız var. Özledik de. İnternetten bir araştırma yapıp denizi de güzel olan bir tesis seçtik. Ama maalesef hayal kırıklığı yaşadık. Erdek'te çadır kampçılığı konsepti doğa ile iç içe olmak değil de, sana verilen metrekareye kurulduğun bir mülteci  kampını andırıyor. İnsanlar biraz da mecburiyetten burada kalıyorlar.

Gece dolunayın etkisi ile coşan köpekleri ara ara sustursam da, sık sık kesilen bir uyku uyudum. Bunu sorun etmiyorum, çünkü şu ana kadar neredeyse hiçbir yarışa güzel bir uyku uyuyarak başlayamadım.

Sabah etkinlik alanına varıyorum. Kitimi hızlıca alıyorum. Normalde kıyıda köşede kendi başıma yarışın başlamasını beklerim. Bu sefer öyle olmuyor. Kendimi sohbetin içinde buluyorum. Çok rahatlatıyor bu beni. Herkes çok içten, çok samimi. Toplu fotoğraf çekiliyoruz ve starta geçiyoruz.

Bence henüz bacaklarım bu mesafeleri sonuna kadar götürebilecek seviyede değiller. Bu yüzden antrenmanlarımda hep yaptığım gibi düz ve yokuş yukarıları baton ile koşacağım. Gerçekten iyi kullanırsanız, baton kullanmak hem bacaklarınızı hem de merkez bölgenizi çok rahatlatıyor. Üst vücudunuza yük biniyor ama yıllardır güçlendirdiğim üst vücudum da bir zahmet yorulsun birazcık.

Start veriliyor. Çarşaf gibi bir denizi sağınıza alarak başlıyorsunuz. Çok düşük bir nabızla ama kötü de olmayan bir tempoyla başlıyorum. Erdek'in içine giriyoruz ve itfaiye istasyonunda yukarı toprak yola geçiş yapıyoruz. (Yarışın neredeyse tamamı teknik olmayan orman yolundan geçiyor. Bu yüzden yol ayakkabısı ile de koşulabilir. Ben öyle yaptım) Hemen batonları açıyorum. Dik durarak ve nabzımı yükseltmeyerek ilk çıkışı koşmak amacım. Bu çıkış esnasında köpekler heyecanlılar. Fakat batondan korkmayan köpek görmedim şimdiye kadar. Umarım bundan sonra da görmem :)

Biz yukarı çıkıyoruz, güneş dağların arkasından doğmaya başlıyor. Aşağıda kalan denizin üzerindeki renk cümbüşüyle birlikte mükemmel bir manzara oluşuyor. Ritmi azaltıp manzarayı izliyorum bir süre. Daha sonrasında biraz yükleniyorum vücuda. Arkamdaki kişiler de benimle birlikte tempo kazanıyor. Ve biz hep birlikte yokuş aşağı 4.10lu pacelerde koşarken o hiç sevmediğim konu açılıyor: "beyler yanlış gitmiyor muyuz?". Yolu kaçırmak çok kötü, yolu aşağı koşarak kaçırmak ise çok daha kötü bir durum. Yaklaşık 1 km dönüşe geçiyoruz. 2 grup bizi geçmiş bu esnada. Herkesten özür diliyorum. Neyse. İlk CP beklediğimden önce, yaklaşık 8.kmde karşıma çıkıyor. İlk cpde durmayı planlamıştım daha önce. O yüzden burada durup soda içip limon yedikten sonra yoluma devam ediyorum. 

Bundan sonrasında güzel bir yokuş var. Yakinen takip ettiğim iyi koşucularla aynı tempolarda ve rahat hissederek yoluma devam ediyorum. Biliyorum onların antrenman yarışı ama onlarla bir yarışta bu şekilde ilerlemek, ne yalan söyleyeyim mutlu ediyor. 2. cp 12. km gibi karşıma çıkıyor. Burada durmak gereksiz olacaktı. Devam ediyorum. Yolu kaybettiğimde geçen kişileri bu şekilde arkama almış oluyorum.

Sonra yine oldukça iyi bir tempoyla ve ön sıralarda 2 ve 3. kontrol noktaları arasında ilerliyorum. 2 ve 3. cplerin arası daha çok yukarı eğimli ama çok da tempoyu kaybetmeden koşulabilecek bir segment. Ben de gerekeni yapıyorum ve koşuyorum. Bu sırada 100kcıların bir kısmına denk geliyorum. 

Yol ayakkabısı ile koşulur dedim. Fakat Kirazlı manastırı(4. CP)na giden yol için biraz kuşkuluyum. Oldukça daralan ve uçurum kenarı yollarda ve sona doğru yaklaşırken kaygan zeminde yapılan minik tırmanışlarda kayma ihtimali olabilir. O yüzden dikkat. Bence yolun en keyifli kısmı da bu kısım. Uzun çorapla koşmanın bu bölümde deri bütünlüğünüze katkısı olacağını da söyleyebilirim.

Yokuş bittikten sonra baraj kenarından geçen güzel bir kısım başlıyor. Manzara müthiş, orman müthiş; bir yandan da güneşe çıktığımızda sıcaklık kendini hissettiriyor. Özellikle kirazlı ve köy CPleri arasında  bol bol içilebilir su bulabileceğiniz çeşme var. İçme suyu sorunu yaşamasam da kel kafamı serinletmek için ara sıra bu çeşmelerde yarım dakikalık molalar veriyorum.

Köyde CP'de canımı çok sıkan bir olay oluyor. Çıktığımda fark ediyorum. Tuz tabletlerini sakladığım kabımı kaybetmişim. Yapacak bir şey yok. Artık CPlerde bu ihtiyacımı karşılamam gerekiyor. Güneşin konumu değiştikçe ağaçların bizi korumadığı saatlere geliyoruz. Köy çıkışı koşarken o zamana kadar çok düşükte tuttuğum nabzımın bir tık artmaya başladığını hissediyorum. 

Bu CP sonrası yarışın en dik çıkışı başlıyor. Koşabildiğim yerlerde koşarak, yorulduğumda yürüyerek devam ediyorum(yarışın bu anına kadar yürümek gereken hiçbir kısım yoktu). Bir tek burada kulaklık takıp bir şeyler açıyorum. Yarışlarda eskiden müzik dinlemeyi çok severdim. Şimdi aklıma bile gelmiyor. Sanırım ben oldum. 

İnişe başlıyoruz. Ağaçlar o kadar sık ki, güneşin sıcaklığının etkisi azalıyor. Belli bir tempo yakalayarak inişe geçiyorum. Sonra yol 45 km koşanlarla birleşiyor. Birilerini geçebiliyor olmak duygusu iyi hissettiriyor. Nabız da düştü. her şey çok iyi gidiyor. Son CPye ulaşıyorum(aslında 4 km sonra bir tane daha var). 

12 km var. Çoğu da iniş. 1 satte inerim bence dedim ama,

Olmadı...

Yarışın bundan sonraki kısmı, Kyzikos Ultra olmaktan çıkıyor ve Run Fire Kyzikos oluyor. 33 Derece, sıfır gölge. Yanıyoruz. Asla indiremediğim bir nabız ve mecburiyete dönen yürüyüşler. Yoldan bayılanları toplayan ambulansları gördükçe insanın içine gelen bıraksam mı ki düşünceleri de cabası. Bırakmayacağım tabi ki. Bir şekilde biter ve sonunda iki bira içerim. Yol yokuş aşağı. Koşmaya çalışınca Jelin tadı dişlerime kadar geliyor. Kendimi zor tutuyorum. Yine aynı kabusu yaşıyorum. Defalarca geçiliyorum ve benim buna yapabileceğim hiçbir şeyim yok.

Yürü koş şeklinde son 2 kmye geliyorum. Şehre girince alkışlayanları görüyorum. Bu insanları hayal kırıklığına uğratıp yürüyemem. Tam ritmi yakalıyorum ki bir anda karşıma çeşme çıkıyor. Finish 600 metre ileride ama bence molayı hak ettim.

Son çeşmenin de faydasıyla gayet güçlü bir şekilde finish çizgisine ulaşıyorum. Genelde 18 ve yaş grubunda 2. olarak yarışı bitiriyorum.

Önce iki bira içiyor ve hemen ardından kendimi kamp alanından soğuk sulara bırakıyorum. Aslında su soğuk değil ama sıcak çarpmasının en güzel kısmı da bu :)

Burada koşmayı herkese tavsiye ederim. Gayet hızlı bir parkur. CPler oldukça yeterli. İnsanlar iyi ki varlar. Erdek, Marmara bölgesinin tüm yıkıcılığına rağmen hala çok güzel. İda Madra kaya bölgesinin en ucundan bahsediyoruz. Mucizevi bir coğrafya. Umarım bir gün hak edildiği gibi korunur

Not: O gübre fabrikasını orada kuran ve orada yaşamasına izin veren herkese en içten küfürlerimi sunuyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kutupayısı Sapanca Ultra - SMT 40k

 Geçtiğimiz sene ilk kez katıldığım Sapanca Ultra'ya bu sene katılırken, kendimi aynı yarışta sınayabileceğim bir yarış olması, İstanbul...