12 Haziran 2022 Pazar

Sapanca Ultra Trail / SMT/ 40k


     



Sapanca, huzur veren doğasıyla hem gezmeyi hem de antrenman yapmayı çok sevdiğim bir coğrafya. Göl çok güzel ama benim için Kartepe ve civar tepelerin yeri hep ayrı olmuştur. Kuş sesleri, insanların elbirliği ile mahvetmeye çalışmasına rağmen tüm güzelliği ve ihtişamıyla orada duran güzel ormanıyla Türkiye'nin cennet köşelerinden biridir Kartepe.

    Nisan ayından bu yana, önce sakatlığımı düzeltmiştim, üstüne çok ağır bir şekilde kilometremi arttırmaktaydım. Yarışa iki hafta kala, motivasyon olması amacıyla yarışa kaydoldum. Bir hedef yarış olarak değil de antrenman olarak düşünmüştüm. İzlediğim videolarda herkes önce bir yeşili övüyor, sonra yarış esnasında terli bir şekilde sıcaktan şikayet ediyor, sonra tekrar yeşili övüyordu. Bir de arılar tarafından sokulanları da not düşmek lazım.

    Yarışı çok zorlamadan, hafif tırtıklı yol koşusu ayakkabısı ile koşacaktım. Sıcaklardan ve neyle karşılaşacağımı bilmediğim için tam olarak bir kalp ritmi belirleyemesem de, rahat ve güçlü kalabileceğim bir hızda koşma planım vardı.

    Son haftaya girdiğimizde yaz aylarının sıcaklığının haftasonu yerini yağışlı bir havaya bırakacağı haberini aldığımda çok sevindim. Çok terleyen birisi olarak, sağanak bir yağmuru, sıcak yaz havasına her zaman tercih ederim. Ayakkabı tercihini patika ayakkabısına çevirip kitimi almak için yarış sabahı saat 5te etkinlik alanında yerimi aldım.

    Şirketimizin koşu takımı kaptanı, gururumuz Seyran Güneş'le  kısa bir sohbet ediyoruz. Isınmayı da planlıyoruz ama malesef biz ısınmaya karar verdiğimizde yarışa 5 dakika kalmış oluyor. Batonları kemere takıp start çizgisinin arkasına geçiyoruz.

    Yarış Sapanca gölünün kenarından başlıyor ve koşulabilecek bir eğimde asfalt tırmanışı ile ormana yaklaşıyoruz. Çok da ısınmadığım için bu kısımda nabzımı ayarlamaya çalışıyorum. Güzel bir ritim ile bir yol ayrımına geliyoruz. Burada her ne kadar dikkatli gittiğimi düşünsem de ön grubun en arka sırada koşan koşucusu olduğumu fark ediyorum. Sonra bir yol ayrımına geliyoruz ve patika başlıyor. Yarış boyunca çok güzel yerler gördüğümü söyleyebilirim. En sevdiğim yer neresiydi derseniz, patikaya girdiğimiz yerden 2km sonrasıydı sanırım. Dere, sis, mis gibi bir vadi. Çocukken hayal ettiğimiz ama bir türlü çizemediğimiz manzara tam karşımdaydı.

    Daha sonrasında işler biraz ciddileşiyor, parkur dikleşmeye ve uzun süredir yokuş çıktığımdan dolayı bacaklarım yorulmaya başladığından dolayı batonları açıyorum. Buradan sonra yükseliş bitene kadar planım hep aynı: düz yol görürsen koş, yokuşlarda baton vurarak yürü. Burada bir parantez açmak istiyorum, birçok kişi parkurun yükselişini koşarak çıkabildi. 

    Bazen orman yolunda bazen single track patikada çıkış devam ediyor. 1. CPye gelirken çöken yoldan dolayı biraz yolu bulmakta zorlanıyoruz(o sırada üç kişiyiz). Ama bu dediğim on saniyelik bir şaşkınlık. Yolu buluyoruz, 1.CPye geliyorum, durmak istemiyorum. 980 diye bağırıyorum CPdeki arkadaşlara. Ben sadece kağıt var zannediyordum numarada, çip okuyucuyla okuduklarında fark ediyorum ince bir çip olduğunu. Tırmanışa devam ediyorum.

    Yukarı çıkarken birçok kişiyle sohbet etme imkanım oluyor. Bazılarını geçiyorum, bazıları beni geçiyor, bazı beni geçenleri sonradan ben geçiyorum, bazı geçtiklerim beni geçiyor. Uzun tırmanış bitiyor sonunda. Dile kolay 1360 metre. Hava mis. Neredeyse hiç terletmiyor. Sonra inişli çıkışlı parkur başlıyor.  Derken 2. CPye ulaşıyorum, hala suyum yeterli. Bu kontrol noktasını da pas geçmeye karar veriyorum. 980 diye bağırıyorum. Yine çip okutuluyor(neyse ki) ve ben yoluma devam ediyorum. 

    Burada, CPden henüz çıkmakta olan Aykan ile denk geliyoruz.. Birlikte koşmaya başlıyoruz. Çok da keyifli gidiyoruz. Yokuş aşağı inişi daha yoğun olan bir bölümdeyiz. Bu sefer sıradaki CPde durmam gerektiğinin farkındayım. Hem suyum bir flaskte bitmiş durumda, hem de küçük bir molaya ihtiyacım var. Bir de jellerin üzerine soda ve limon ile midede asit hissiyatını arttırmak istiyorum. Çok keyifli bölüm bitiyor. 3. CPde Aykan'la vedalaşıyoruz. CPye ulaşırken 980 diye bağırıyorum. Çip okutucuyla okutuluyor. Küçük bir tuvalet molası veriyorum. Soda limon. 20. sırada olduğumu öğreniyorum. Hızlı gitmenin bir gereği yok. Ve 980 3. CPden ayrılıyor.

    Sonrası orman yolunda çok uzun bir iniş. Burada bir yandan Aykan'ı yakalamak için hızlanıyorum. Fakat bir türlü beklediğim hızlara ulaşamıyorum. Daha hızlı inmek mümkün, fakat yarışın sonundaki düzlükte acılar içinde koşmak istemiyorum. Arkamdan iki kişi yetişiyor. İki kişiye de geçilmemek için çabalamıyorum. Beni önce geçiyorlar, sonra gözden kayboluyorlar. Tek kulağıma kulaklığı takıyorum. Sırasıyla Metallica-Whiskey in the Jar ve Limp Bizkit-Rolling dinliyorum ve 4. CPye gelen sapağa ulaşıyorum. Minik bir tırmanış ve sonra aşağıda CPyi görüyorum. 980 diye bağırıyorum. Gönüllülerimizin yanında iki minik gönüllümüz var. 980 numaralı bib çipini okutuyorlar. 

    4. CPde de durmuyorum. Fotoğrafçılara denk geliyorum. Tam fotoğrafçılar varsa güzel bir şey vardır derken, suyun içinde buluyorum kendimi. Ardından karşımdan gelen kişiler olduğunu fark ediyorum. Teknik toplantıda anlatılmıştı, 21k yarışçıları yukarı çıkarken biz aşağı iniyoruz. Bence yarışın en keyifli kısmı bu. Karşılıklı birbirimize bravolar çekiyoruz. Pardonlar, özür dilerimler. Herkes çok ince. Herkes çok tatlı. Çok uzun bir single track'in içini karşılıklı centilmenlik dolduruyor. Sonra yol açılmaya başlıyor. Geldiğimiz yola ve asfalta geliyorum. Hızım sürekli artıyor. Planlarım tutuyor. Yokuş aşağı bacakları parçalamadığım için yarışın sonuna güçlü giriyorum.

    Bir küçük parantez: biz sabah çıkışı yaptığımız için serinlikte çıkmıştık. 21k bu konuda çok daha zor, çünkü onlar gerçekten sıcakta ve gölgenin az olduğu bir parkurda çıkıyorlar.

    Devam edelim. Son düzlük bitiyor. Finish çizgisi. 980 yarışı genelde 18. ve kendi kategorisinde 9. bitiriyor. Yarış esnasında 5 tane jel 5 tane tuz tableti tükettim. 

    Neden mi 980'e bu kadar vurgu yaptım. Çünkü dropbagi alırken 980 diye istiyorum. Gülüşüyorlar. Ve bana 086 nolu dropbag çantasını veriyorlar. Çok gülüyorum. Hala gülüyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kutupayısı Sapanca Ultra - SMT 40k

 Geçtiğimiz sene ilk kez katıldığım Sapanca Ultra'ya bu sene katılırken, kendimi aynı yarışta sınayabileceğim bir yarış olması, İstanbul...