Geçtiğimiz sene ilk kez katıldığım Sapanca Ultra'ya bu sene katılırken, kendimi aynı yarışta sınayabileceğim bir yarış olması, İstanbul'a yakın olması ve yarışın ilk yarısındaki yükseklik kazanımı benim için önemli nedenlerdi. Geçtiğimiz sene yağışın etkisinde geçen yarışın, bu sene sıcağın alnında olacağını bekliyordum. İyi ki öyle olmadı. Kartepe'ye yağış ve sis çok yakışıyor gerçekten. İlk kez yarıştığım yarışlarda deneyimden daha çok parkuru anlatmaya odaklanıyorum. Bu, benim ikinci kez katıldığım ilk patika yarışımın blogu olduğu için deneyimlerimin ağırlığının yüksek olduğu bir yazı planlıyorum. İlk Sapanca deneyimime buradan ulaşabilirsiniz.
Latmos Ultra'dan sonra hem psikolojik hem de fizyolojik olarak iyi hissetmediğim bir dönem geçirdim. Önce vücudun hastalıklardan kurtulmasını, ardından koşabildikçe mental olarak koşuya dönmeyi hedefledim. 3 haftalık bir aradan sonra toparlanma ve yükleme dönemime başlayabildim. Bu arada yarıştığım Gebze Ultra'nın mental olarak bana çok iyi geldiğini söyleyebilirim.
Sapanca'yı bir hedef yarış olarak planlamasam da, başından beri planımda olan bir yarıştı. Yazın katılacağım bir dağ yarışı(önceliğim Artos ya da Aladağlardı) için ön hazırlık sürecinin başlangıcı olarak gördüm bu yarışı. Hem Artos, hem de Aladağlar'dan haber çıkmadı tabi. Neyse ki bir başka yemyeşil yarış Uludağ var.
Yarışa yaklaşırken, haftalık antrenman frekansımı 6 güne çıkarmayı başarabildim. Şimdilik, hem yazın daha kolay geldiğinden, hem de sakatlıklardan korunmak için pazartesi, çarşamba, cuma easy/recoveryleri bisiklet ile yapıyorum. Salı, perşembe threshold koşup, haftasonlarımı da yarışa göre hacim kazanmak için kullanmaya devam ediyorum.
Youtubeda skyrunning videolarını izlerken upuzun yokuşların çok rahat tempolarla hiç yürünmeden çıkıldığını gördükten ve birkaç antrenmanda en azından belli sürelerde nabzımı ayarlayabildiğimi fark ettikten sonra kendime iki hedef koymuştum:
* Yarışın hepsini koşarak tamamlamak.
* Yarışı 4 saatin altında tamamlamak.
Cuma iş çıkışında etkinlik alanına ulaşıp kitimizi aldık. Besin olarak her zamanki gibi eti cicibebe, kuruyemiş ağırlıklı beslenmenin yanısıra, leziz mi leziz mısır ekmeğiyle geceye kadar beslenmeyi tamamlayıp yine etkinlik alanının hemen dibine kurduğumuz çadırda uyumaya geçtik. Geçen sene Sapanca'ya geldiğimizde böcekli kokulu bungalov deneyimimizden sonra, bu sene de konaklama konusunda şanssızlık yakamızı bırakmadı ve Sakarya'lı gençler çadırımızın 3 adım ilerisinde(herhangi bir abartı yok) bağırarak sohbet etmeye başladılar. Çok uzatmayayım gece ikiye kadar, hem başım belaya girmesin hem de gençlerin eğlencesini bozan kişi ben olmayayım(yüzde 45 e yüzde 55 diyebilirim) diye sabrımızın sınırlarını zorladım ama işler "uyumayın ulan!" kısmına gelmek üzereyken gerekli konuşmaları yapmak durumunda kaldım. Bunu çok dert etmedim, çünkü son günkü uyku kalitesiz olsa da yarış günü beni çok etkilemediğini daha önce deneyimledim. Neyse ki kalan saatlerde deliksiz bir uyku geçirdim.
Sabah uyanıyorum, kahve, mısır ekmeği-bal-üçgen peynir ile güne başlıyorum. Sonrasında etkinlik alanının hemen dibinde 5 liraya tuvalete giriyorum. Hızlıca yarış kıyafetlerimi giyiyorum. Eşimle beraber etkinlik alanına geliyorum. Rundamental'dan arkadaşlarımla küçük bir sohbet. Sonrasında ısınmak için sahilde birkaç gitgel yapıyorum. Start çizgisinde zar zor yerimi alıyorum ve yarış başlıyor.
Kendisini pek sevmediğim bir siyasetçiden çaldım bu yarıştaki mantramı: Plana sadık kal. Plan mı? nabzı 160ın üzerine (çok) çıkarma 145ten aşağı düşürme ve hep koş. Yarış bildiğim şekilde başlıyor. Sahilden geçip minik köprüyü aştıktan sonra sola dönüp alt geçite giriyoruz ve asfalt zemindeki 3,5 kmlik hafif eğim başlıyor. Eğer plana sadık kalmaya çalışmasaydım bu kısımda, bulunduğum grubun çok çok önünde olmalıydım. Özellikle bu ilk kısımda düşük bir nabız tutturuyorum ve vadinin sonuna kadar da bu şekilde ilerliyorum. Vadi geçen seneden çok farklı. Birbirinden çirkin bungalovlar vadinin içini ele geçirmiş durumda. Geçen seneki o güzelim manzara da malesef yok olmuş.
Sonrasında orman yoluna girişi yapıyoruz ve nabız olarak en çok zorlandığım kısım başlıyor. Çok sevdiğim/saygı duyduğum kişilere denk geliyorum. Hiçbiriyle çok uzun sohbet edemiyorum çünkü "a" desem nabız 166'ya fırlıyor. Nabza çok takılmamak lazım ama hissiyat da aynı şekilde. 4üncü kilometreden 17. kmye kadar bitmeyen bir yokuş tırmanıyoruz. yarışın başında birkaç yanımdan geçen olsa da bundan sonra yokuşun sonuna kadar geçen taraf olmanın keyfini yaşıyorum. İlk CP'ye gelmeden önce ağaçların kesili olduğu bir yokuş var. Dallar yerlerde. Hem yerlerde ağaçlar çok olduğundan, hem de sürekli koşmaya odaklandığımdan önümde benden yaşça büyük bir yarışmacının topuğuna değiyorum. Pardon diyorum ama nafile. Abi çok sinirli. Buradan kendisinden tekrar özür diliyorum. Ama o kadar sinirlenmek gerekir mi? Bilemedim.
8.5daki CPyi sadece çöpümü bırakmak için ziyaret edip hemen tırmanışıma devam ediyorum. Yarış boyunca hiçbir kontrol noktasında durmadım. Her noktada, gelmeden hemen önce içtiğim jellerimin çöpünü bırakıp devam ettim.
2. CPye yaklaşırken hava şartları iyice koşmaya elverişli bir hale geliyor. Bulutların üstündeyim. buraya çıkarken Cemal ile tanışıyorum. Kendisi 17 yaşında bir yarışmacı. 40 km parkurunda çok da güzel koştu. Yarışın çoğunda ben şahidim. Onun bu yaşta böyle bir yarışta bulunması beni çok mutlu etti.
CPden hemen önce yere konulmuş su şişeleri var. Yarışa flasklarımdan biri karbonhidrat ve bcaa dolu, diğeri ise susuz ama yine aynı besinler önceden doldurulmuş başlamıştım. Su şişelerinden birini alıp koşarken ikinci ve boş olan flaskımı dolduruyorum. Yarışta beslenme açısından tek vakit kaybım bu sırada yaşadığım 5-10 saniyelik yavaşlık oluyor.
CPden sonra yükselmeye devam ediyoruz ama arada sırada düzlükler ve inişler de yok değil. sonrasında tali yol üzerinden bitmek bilmeyen bir iniş başlıyor. Bulutların üzerinde değiliz artık. Her yer sis. Sağ tarafımda uçurumda akan bir dere ve bir yerde zamanın durmasını istediğim bir manzara: Yemyeşilliğin içinde, orman gülleri ve sis o kadar güzel bir manzara oluşturuyor ki, ama tam orası. Benim aklımda. Size anlatabilmek için Yaşar Kemal olmam lazım. Siz de yağmurlu bir havada koşarsanız bu manzarayla karşılaşabilirsiniz.
3. CPde Alper Dalkılıç var. Hiç durmuyorum ama oradan geçerken o kadar güzel moral veriyor ki, sanıyorsun ki koşan ben değilim de Jim Walmsley. Arsenal'le finale çıkarken Fatih Terim'den gazı alıyormuş gibi gazımı alıyorum. Ben daha önce hiçbir CPde bu kadar moral depolamamıştım. Çok çok çok teşekkürler.
Sonra inişimiz devam ediyor. Yeni açılacak olan kocaman bir tesisin yanından aşağı iniyoruz ve sola dönüp yarışın tek single track olan inişine geçiyorum. Burada dikenler el verdiği kadar hızlı ilerlemeye çalışıyorum. Karşıdan bazen 21klar geliyor. Eşimi görüyorum. Sarılıp öyle devam edeceğim. Gözlerinin içine bakıyorum. Tam kollarımı açacağım. Kolay gelsin diyor. Ama bu ses eşimin sesi değil. Demek ki hem yorgunum hem de şu astigmat gözlüğüne başlamam gerekiyor. Neyse ki sorun olmadan farkına varıyorum.
Başladığımız yolun bir paralelinden asfalt üzerinden inişe devam ediyorum. Buradaki köprü geçişinde çok iyi fotoğraf çıkıyor diye bu tarafa alınmış rota. Arkama bakıyorum, çook uzakta sanırım Cemal'i görüyorum(az önce tanımadığım birini sevgilim sandığımdan emin olamıyorum). Tamam. bu saatten sonra yetişemez. Şu köşeyi de döneyim, basarım biraz da. Gücüm var. Köşeyi dönüyorum. Anayoldayım. İşaret yok. Belli ki alt geçitten geçmeliymişim. Geri dönüyorum hemen. 200 metrelik bir kaybım olmuş. Alt geçitten geçiyorum. Fotoğraf da yok hani. Cemal de beni geçmiş.
Tempoyu bir tık arttırıyorum. Fark kapanıyor. Cemal de geçilmemek için kendini kasmış biraz. Su içmek için yürüyor. Hadi diyorum. Birlikte gideriz. Arkamızda kimse yok ama 4 saatin altında bitirmek için şansımız da var. Ritmimizi arttırıyoruz ve sona kadar da bu ritimde gidiyoruz.
Yarışı 3 saat 59 dakika 29 saniyede bitiriyorum. Genel 13/yaş 5.
Bir tek eleştirim var; Limit sensin ailesinin yarışlarını ve içinde bulunan insanları uzaktan da olsa çok seven birisi olarak söylüyorum: çok sık yarış yapıldığı ve rotalar hep aynı ekipler tarafından düzenlendiği için rotalar son günlerde bulunduğu kadar hazırlanıyormuş gibi geliyor. Geçen sene çıkışını yaptığımız single track bu sene normal yoldu. Uğraşılsa ve örneğin birkaç ay öncesinde bölge ziyaret edilse, patikaların içinden rotanın geçirilebileceğini düşünüyorum. İda, Kartepe gibi coğrafyalarda orman yolundan daha farklı ve daha yeşil patikalarda koşabilsek keşke.
Özellikle sonlara doğru Yağmur çok yağdı. Ben bundan memnunum. T shirt yarış t shirtü değildi. Çok şık penye t shirttü ve çok beğendim. Makarna, yarış sonrası sandviç, ikram, hepsi çok güzeldi. Eşsiz ve yemyeşil bir deneyim Sapanca. Umarım gitmeyen herkes ormanın içinde orman güllerinin yarattığı tablovari manzarayı bir gün görür.